Son yazımda bahsettiğim yatak örtülerinden birkaç örnek paylaşmak istedim. Zaman zaman değiştirerek kullanıyorum hepsini ve baktıkça keyif alıyorum. Anneannem pufta oturmuş birşeyler dikerken ya da örerken gözümün önüne geliyor. Tüm bu uğraşlar yalnız yaşarken bence onu hayata bağladı, bir amaç oldu. Bizlere de güzel birer hatıra...
Belki patchwork'le uğraşanlara da ufacık bir katkısı olur, ben de mutlu olurum.Küçük olan örtü bebek yatak örtüsü ya da seccade olarak kullanılabilir. Seccadenin kenarındaki kırmızı kareli çiçekli kumaş benim eteğimdi :) Aşağıdaki morlu yıldız ise şortum...
Patchworklerdeki dikişlere dikkat ederseniz (özellikle detay çektiğim yıldızdakine) tek tek elde dikildiğini anlayabilirsiniz. Oldukça zahmetli ve sabır isteyen bir iş. Anneannem bunların yanısıra birçok tığ işi örtü de yaptı. Bir tanesi de çok severek kullandığım bu yatak örtüsü.
28 Şubat 2012 Salı
24 Şubat 2012 Cuma
Hobi İşleri - Evdekilere Ufak Dokunuşlar I
ANAHTAR ASKILIĞI
Doğumumdan beş yaşına kadar bana anneannem sevgili Cemoş'um baktı. Boş oturmayı hiç sevmeyen, sürekli elinde bir iş olan çalışkan anneannem aynı zamanda da yetiştiği dönem ve çektiği sıkıntılar sebebiyle elindekileri değerlendirmeyi seven, müsrifliğe karşı biriydi. Yaz tatillerinde beraber kalırdık. Akşamları erken yattığından ben gece yarısı yatana dek her uyandığında "ışığı kapat artık, haydi yat" diye seslenirdi bana. 75-80 yaşında bile Ankara'da patchwork, kumaş boyama gibi derslere gidip sertifika almış ve tüm aileyi masa ve yatak örtüleriyle donatmıştı. Daha önceki yazılarımda gördüğünüz yatak örtüsü, çeyizlik olanlardandı. Tamamen kartonlardan kalıplar kesilerek elde dikildi. Bu arada çeyizlik yaptıklarının yanısıra eskiden kalan artık kumaşlardan da rengarenk yatak örtüleri yapmıştı. Bunlara baktıkça özellikle annem ve teyzem eskileri hatırlayıp anlatırlar. Ben bile "aa bu benim eteğimdi, aa bu benim bluzumdu" diye bakıp keyif alırım. Herşeyi değerlendirmeyi, (belki kötü ama) hiçbir şeyi atamamayı ondan öğrendim ben.
Bu yeni yazı dizisinde bahsedeceğim hobi işleri artık malzemelerden değil. Ama aldığınız ve rafa kaldırdığınız birtakım objeleri farklı bir görünümle nasıl daha keyifle kullanacağınız ya da nasıl işlevsel ve dekoratif hale getirebileceğinizle ilgili... Ben tümünü zevkle kullanıyorum. Belki siz de bu fikirlerden hoşunuza gidenleri uygularsınız ve ben de evinize bir hobi işiyle konuk olduğuma memnun olurum.
Bu anahtarlık fikrini bir dergide görmüştüm. Baktım ki bende de eski eşyalardan kalan anahtarlar var neden olmasın dedim. Önce bir tahta plakayı krem rengine boyayıp yine boyayla eskitme yaptık. Bunu halama borçluyum. O dönem gittiği ahşap boyama kursu bizlere de yaradı. Çok hobi işleri yaptık onun sayesinde. Daha sonra babam sağolsun kancalarımızı vidaladı alt tarafa. Kancaların üst kısmına da anahtarları boy sırasına göre sıcak silikon ile tutturdum ve çerçevecide son halini aldı anahtarlığımız. Evin girişindeki ayakkabı dolabının yan tarafına vidalandı ve eve her girişte hemen anahtarlarımızı takmamız için işlevsel bir objeye dönüştü. Size de ilham vermesi dileğiyle...
Yakında : Hobi İşleri - Evdekilere Ufak Dokunuşlar II (Takı askılığı)
Doğumumdan beş yaşına kadar bana anneannem sevgili Cemoş'um baktı. Boş oturmayı hiç sevmeyen, sürekli elinde bir iş olan çalışkan anneannem aynı zamanda da yetiştiği dönem ve çektiği sıkıntılar sebebiyle elindekileri değerlendirmeyi seven, müsrifliğe karşı biriydi. Yaz tatillerinde beraber kalırdık. Akşamları erken yattığından ben gece yarısı yatana dek her uyandığında "ışığı kapat artık, haydi yat" diye seslenirdi bana. 75-80 yaşında bile Ankara'da patchwork, kumaş boyama gibi derslere gidip sertifika almış ve tüm aileyi masa ve yatak örtüleriyle donatmıştı. Daha önceki yazılarımda gördüğünüz yatak örtüsü, çeyizlik olanlardandı. Tamamen kartonlardan kalıplar kesilerek elde dikildi. Bu arada çeyizlik yaptıklarının yanısıra eskiden kalan artık kumaşlardan da rengarenk yatak örtüleri yapmıştı. Bunlara baktıkça özellikle annem ve teyzem eskileri hatırlayıp anlatırlar. Ben bile "aa bu benim eteğimdi, aa bu benim bluzumdu" diye bakıp keyif alırım. Herşeyi değerlendirmeyi, (belki kötü ama) hiçbir şeyi atamamayı ondan öğrendim ben.
Bu yeni yazı dizisinde bahsedeceğim hobi işleri artık malzemelerden değil. Ama aldığınız ve rafa kaldırdığınız birtakım objeleri farklı bir görünümle nasıl daha keyifle kullanacağınız ya da nasıl işlevsel ve dekoratif hale getirebileceğinizle ilgili... Ben tümünü zevkle kullanıyorum. Belki siz de bu fikirlerden hoşunuza gidenleri uygularsınız ve ben de evinize bir hobi işiyle konuk olduğuma memnun olurum.
Bu anahtarlık fikrini bir dergide görmüştüm. Baktım ki bende de eski eşyalardan kalan anahtarlar var neden olmasın dedim. Önce bir tahta plakayı krem rengine boyayıp yine boyayla eskitme yaptık. Bunu halama borçluyum. O dönem gittiği ahşap boyama kursu bizlere de yaradı. Çok hobi işleri yaptık onun sayesinde. Daha sonra babam sağolsun kancalarımızı vidaladı alt tarafa. Kancaların üst kısmına da anahtarları boy sırasına göre sıcak silikon ile tutturdum ve çerçevecide son halini aldı anahtarlığımız. Evin girişindeki ayakkabı dolabının yan tarafına vidalandı ve eve her girişte hemen anahtarlarımızı takmamız için işlevsel bir objeye dönüştü. Size de ilham vermesi dileğiyle...
Yakında : Hobi İşleri - Evdekilere Ufak Dokunuşlar II (Takı askılığı)
18 Şubat 2012 Cumartesi
Asma Yaprağı
Alaçatı tatilimizde ziyaret ettiğimiz yerlerden biri de Asma Yaprağı idi. Farklı günlerde iki kez gittik ve çılgın gibi fotoğraf çektim. İlk ziyaretteki çektiklerime baktım, "aa bunu niye geniş almamışım", "aa şunu niye tam çekmemişim" gibi dertlenip bir ziyaret daha yaptık.
Asma Yaprağı'ndaki nefis lezzetlerin tadına baktım ve emayelerle dolu şahane tasarımın keyfine vardım. Ayşe Nur senelerden beri biriktirdiği emayeleri ile hoşsohbetini ve elinin lezzetini burada buluşturmuş. Hep gündüz uğradığımızdan sadece tatlıların tadına bakabildik ama girişteki büyük masada akşam için hazırlananları görünce ağzımız sulanmıştı.
Hemen girişteki mutfağın sıcaklığı sizi evinizde gibi hissettiriyor.
Üst katta ise çok güzel dekore edilmiş bir oturma bölümü mevcut. Burada dikkatinizi çekmek istediğim şey abajurlar. Çaydanlık, kova, ne ararsanız en güzel şekilde abajura dönüştürülmüş.
Çiçekler ve emayeler başrolde. Eğer yazın gitme fırsatı bulursanız önceden rezervasyon yaptırın. Malum çok kalabalık oluyor...
Asma Yaprağı'ndaki nefis lezzetlerin tadına baktım ve emayelerle dolu şahane tasarımın keyfine vardım. Ayşe Nur senelerden beri biriktirdiği emayeleri ile hoşsohbetini ve elinin lezzetini burada buluşturmuş. Hep gündüz uğradığımızdan sadece tatlıların tadına bakabildik ama girişteki büyük masada akşam için hazırlananları görünce ağzımız sulanmıştı.
Hemen girişteki mutfağın sıcaklığı sizi evinizde gibi hissettiriyor.
Üst katta ise çok güzel dekore edilmiş bir oturma bölümü mevcut. Burada dikkatinizi çekmek istediğim şey abajurlar. Çaydanlık, kova, ne ararsanız en güzel şekilde abajura dönüştürülmüş.
Çiçekler ve emayeler başrolde. Eğer yazın gitme fırsatı bulursanız önceden rezervasyon yaptırın. Malum çok kalabalık oluyor...
11 Şubat 2012 Cumartesi
Be-Dest
Alaçatı'da yaptığımız tatilde, bahsettiğim gibi Be-Dest'i gezme şansım oldu. İlk gittiğimde kapalı olunca çok üzüldüm. Otelimiz merkezden uzaktı. O yüzden mümkün oldukça çocukları kocalara bırakıp arkadaşımla Alaçatı'ya kaçtık. Neyse ki ikinci gidişimizde, Destina ile tanışamasam da, Bedest'te her eski anıyı yüzümde bir tebessümle seyredip ve alışveriş yapabildim. Sonradan sevgili Destina ile bolca yazıştık. Çok tatlı dilli, sıcak birisi. Aynı zamanda Raspa Tasarım Atölyesi isimli mobilya ve aksesuar üzerine çalışan bir yerleri de var. Gördüğüm kadarıyla muhteşem şeyler yapıyorlar.
Tatlı bebeğim Tuana da hem antikalara bakarken hem de fotoğraf çekerken sabırla beni bekledi. Kapıdan uzanıp şirinlikler yaptı bana...
Destina bu küçücük dükkana o kadar güzel parçalar sığdırmış ki.. Şimdilerde daha büyük bir yere geçme heyecanını yaşıyor. Aşağıdaki resimdeki horozlar da kendi tasarım ve yapımı. Horozların yanındaki abajur da benim kaptıklarımdan :) Boyanmış bir gaz lambasının abajura dönüşmüş hali.
Eğer yolunuz Alaçatı'ya düşerse Be-Dest'e mutlaka uğrayın derim..
Tatlı bebeğim Tuana da hem antikalara bakarken hem de fotoğraf çekerken sabırla beni bekledi. Kapıdan uzanıp şirinlikler yaptı bana...
Destina bu küçücük dükkana o kadar güzel parçalar sığdırmış ki.. Şimdilerde daha büyük bir yere geçme heyecanını yaşıyor. Aşağıdaki resimdeki horozlar da kendi tasarım ve yapımı. Horozların yanındaki abajur da benim kaptıklarımdan :) Boyanmış bir gaz lambasının abajura dönüşmüş hali.
Eğer yolunuz Alaçatı'ya düşerse Be-Dest'e mutlaka uğrayın derim..
4 Şubat 2012 Cumartesi
Eskiye Olan Merakım, Emaye Aşkım ve EvvelZaman Antika
Tarih 2011 yılı Mart ayı...
Kuzenimle ahşap boyama, emayeler ve tabi ki dekorasyon konusunda sürekli fikrimiz geliyor :) Emayelerle ilgili konuşurken birden aklıma internetten emaye ürünler aratmak geliyor. Karşıma Gitti Gidiyor çıkıyor. Kuzenim o sırada evine dönmek için yola çıkmış durumda. Bilgisayar ekranından tabakların fotosunu çekip mesaj atıyorum. Beğendiğini söylüyor ve hemen birkaç tabak sipariş ediyoruz.
O gün rastgele gelişen bu olayın son bir senede evimizde ve bende bu kadar değişikliğe yol açacağını, bana böyle güzel dostlar kazandıracağını söyleseler inanmazdım.
Siparişim sayesinde ilk olarak Evvel Zaman Antika'nın sahibi sevgili dostum Duygu ile internet ortamında tanışmış oldum.
Daha yüzyüze tanışmadan sanki çok eski dostmuşuz gibi Duygu ile her akşam yazışır hale geldik. Birbirimizden çok şey öğrendik. Salonumuzda, mutfağımızdaki en ufak değişiklikleri bile fotoğraflayıp birbirimize gönderip yorumlaşıyorduk. Zevklerimiz o kadar ortak ki birbirimizden sürekli birşeyler öğrendik. Duygu her yeni aldığı özel parçayı benimle paylaşarak çok sevdiğim antikalardan birçok farklı şey görmemi sağladı. Ben de ona gezdiğim yerlerden sezondaki yeni ürünlerden tavsiyelerde bulundum.
2007 yılında Alaçatı'da güzel bir otelde kalmıştık. Duygu'dan,bu otelin sahiplerinden Ayşe Nur'un Asma Yaprağı adında çok keyifli bir mutfak açtığını ve Destina'nın da Bedest isimli şirin dükkanında antika eşyalar sattığını öğrendim. 2011 yazının tatilini planlarken sanırım içimden kırk kez söylediğimden eşim istemediği halde Alaçatı'da bir otel ayarladık. Bu sayede hepsini gidip bizzat görme şansım oldu.
Tatil dönüşü Duygu ile yüzyüze tanıştım. Güzel dükkanının kısa da olsa keyfine vardım. İzmir'de yaşasaydım eminim ki her gün uğrardım. Duygu gerçek mesleğini değil baba yadigarı bu işi yapıyor. Geçmişi ve işini o kadar seviyor ki eminim işe her gün büyük bir keyifle gidiyor. Bu yüzden de çok şanslı...
Antikalar ve emaye konusunda ufkumu genişleten, yüzümü güldüren, anılarımı canlandıran sevgili Duygu'ya çok teşekkürler...
2011 yılının bana kattığı bunca şey için kendimi çok şanslı hissediyorum. İnsanın etrafında kendiyle aynı şeylerden hoşlanan ve tek bir kelimeden bile ne anlatmak istediğini anında anlayan birilerinin olması kadar keyiflisi yok. Evimi, emayelerimi ve dostlarımı seviyorum. Bu blog pembe gözlüklülerin blogu. Buraya keyif almak, mutlu olmak, paylaşmak isteyen herkesi bekliyorum...
Sevgiler
Kuzenimle ahşap boyama, emayeler ve tabi ki dekorasyon konusunda sürekli fikrimiz geliyor :) Emayelerle ilgili konuşurken birden aklıma internetten emaye ürünler aratmak geliyor. Karşıma Gitti Gidiyor çıkıyor. Kuzenim o sırada evine dönmek için yola çıkmış durumda. Bilgisayar ekranından tabakların fotosunu çekip mesaj atıyorum. Beğendiğini söylüyor ve hemen birkaç tabak sipariş ediyoruz.
O gün rastgele gelişen bu olayın son bir senede evimizde ve bende bu kadar değişikliğe yol açacağını, bana böyle güzel dostlar kazandıracağını söyleseler inanmazdım.
Siparişim sayesinde ilk olarak Evvel Zaman Antika'nın sahibi sevgili dostum Duygu ile internet ortamında tanışmış oldum.
Daha yüzyüze tanışmadan sanki çok eski dostmuşuz gibi Duygu ile her akşam yazışır hale geldik. Birbirimizden çok şey öğrendik. Salonumuzda, mutfağımızdaki en ufak değişiklikleri bile fotoğraflayıp birbirimize gönderip yorumlaşıyorduk. Zevklerimiz o kadar ortak ki birbirimizden sürekli birşeyler öğrendik. Duygu her yeni aldığı özel parçayı benimle paylaşarak çok sevdiğim antikalardan birçok farklı şey görmemi sağladı. Ben de ona gezdiğim yerlerden sezondaki yeni ürünlerden tavsiyelerde bulundum.
2007 yılında Alaçatı'da güzel bir otelde kalmıştık. Duygu'dan,bu otelin sahiplerinden Ayşe Nur'un Asma Yaprağı adında çok keyifli bir mutfak açtığını ve Destina'nın da Bedest isimli şirin dükkanında antika eşyalar sattığını öğrendim. 2011 yazının tatilini planlarken sanırım içimden kırk kez söylediğimden eşim istemediği halde Alaçatı'da bir otel ayarladık. Bu sayede hepsini gidip bizzat görme şansım oldu.
Tatil dönüşü Duygu ile yüzyüze tanıştım. Güzel dükkanının kısa da olsa keyfine vardım. İzmir'de yaşasaydım eminim ki her gün uğrardım. Duygu gerçek mesleğini değil baba yadigarı bu işi yapıyor. Geçmişi ve işini o kadar seviyor ki eminim işe her gün büyük bir keyifle gidiyor. Bu yüzden de çok şanslı...
Antikalar ve emaye konusunda ufkumu genişleten, yüzümü güldüren, anılarımı canlandıran sevgili Duygu'ya çok teşekkürler...
2011 yılının bana kattığı bunca şey için kendimi çok şanslı hissediyorum. İnsanın etrafında kendiyle aynı şeylerden hoşlanan ve tek bir kelimeden bile ne anlatmak istediğini anında anlayan birilerinin olması kadar keyiflisi yok. Evimi, emayelerimi ve dostlarımı seviyorum. Bu blog pembe gözlüklülerin blogu. Buraya keyif almak, mutlu olmak, paylaşmak isteyen herkesi bekliyorum...
Sevgiler
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)